Samstag, 11. April 2015

Arjin'li 5 koca yıl...

Bugün benim Arjinim, ilk göz agrim, yasam atesim 5 oldu... 5 koca yil... 

image2.JPG wird angezeigt.

Oysa daha dün gibi onun karnimdaki ilk tekmeleri, kucagima ilk alisim, ilk cigilik cigliga aglayisi, ilk gülüsü, ilk agu-bugusu, ilk dönüsü, ilk kasik tutusu, ilk emekleyisi, ilk adimi...
Nasil gecmis 5 koca yil hala inanamiyorum, cok zor günlerimizde oldu, keyiften sarhos oldugumuz günlerimizde... Arjinli ilk 3 yilimiz bol havaleliydi, 2 yas sendromunun tam dibini yasadigimiz koca 1 yil ve uyku sorunsalimiz olan yarim yilida icine alan bir 5 yil yasadik. Arjin genel anlamda baktigimda karakteri geregi cok zor bir cocuk degil(di). 

Oysa simdilerde bakiyorum benle tartisan, fikirlerini söyleyen, hatta bazen yaptigi yorumlara agzimi acik biraktiran bir Arjin var. Sevdigini, sevmedigini cok rahat ifade eden. Kiyafetlerini kendi secen, dolabini düzenleyen, camasirini toplayip, katlayan ve yerlestiren bir kizim var. Yaptigi resimlerle hep hikayeler yazan bir cocuk. Genel anlamda mutlu bir cocuk Arjin ama gün icinde asiligi, itirazlari olanda bir yapisi var. 
Önümüzdeki birkac hafta sonra ikinci bebegini kucagina alacak benim icin, Arjin hep ilk göz agrim, anneligi bana ilk tattiran yasamimin atesi olarak var olacak.
Dogum günlerinde her anne gibi bende dogurdugum o güne gidiyorum ve evet o günden bugüne gecen zamanin hizliligina hayret ediyorum, hatta bazen babasiyla Arjin'e bakip ne ara bu kadar büyüdü diyoruz. Zamani tutamiyoruz, tipki bir zaman sonra yanimizdan ayrilmak istediginde tutamayacagimiz gibi... 

image1.JPG wird angezeigt.

Tam 5 yil önce bugün saat 13.18'te hayatimiza kocaman cigliklariyla giren Arjin kizimiz, iyiki gelmis, iyiki bizi anne-baba yapmis.
Mutlu, saglikli, sevdiklerinle birlikte umut dolu bir yasam hep senle var olsun canim Kizim...

Sonntag, 11. Mai 2014

Otizmli Cocugun Annesi Olmak...

Bu söylesiyi  gecen yilki "Anneler Gününde" yapacaktik ama bizim ünlü ev tasima problemleri nedeniyle yapamamistik. Tam 1 yil sonra sosyal medya üzerinden uzaktan uzaga yaptik söylesiyi... Aslinda bu söylesinin yüzyüze, gözgöze yapilmasi gerekirdi... Ama iste kosullar, uzakliklar... 

Söylesimin konugu; benim 20 yillik dostum, arkadasim Funda Karademir Yilisin...
Bu söylesiyi yapmamiza neden 20 yillik arkadaslik degil elbette... Funda, otizmli evlada sahip bir anne... Bugün istedimki  farkli bir yasami taniyin! Bir anne'nin vermis oldugu hem kendi icindeki mücadeleyi, hem yasamin icindeki mücadeleyi okuyun, bilin istedim...
Ben Funda'nin 13 yillik otizm mücadelesine birebir tanigim... Gökberk'in yeryüzündeki ilk günlerine de tanigim. Gökberk'in uslu ve sakin haline, hastanede hic aglamadigi ilk gecesine(tek bir defa bile) tanigim... Otizm bende Yagmur Adam filminden ibaretti, Gökberk'in halasi olmamla beraber bu tamamen degisti.
Farkindaligi olan bir cocuga sahip olmak yeterince zordur, hele bizim ki gibi toplumlarda inanin daha da zor...
O nedenle bu farkliligi, farkindaligi farketmek ve yasamin icine katmak, yasamak gerekiyor...

Daha fazla uzatmak istemiyorum ve Fundayla birlikte yapmis oldugumuz, sade, icten bir söylesiyle sizi basbasa birakmak istiyorum...




Söylesimize ilk"Annelikten" önceki Funda nasildi diye sorusuyla baslayalim mi?
ilk önce tüm blog okuyucularina merhaba demek istiyorum. Öncelikle basta Annem olmak üzere, tüm annelerin bu anlamli gününü kutluyorum...
Anne olmadan önce Funda? -aslinda bu soru sürekli kendi kendime sormus oldugum bir soru. Omuzlarinda agir yükleri tasimayan Funda, hic olmayacak sorunlari kendisine dert eden Funda, özgür Funda...
Kisaca anne olmadan önce ne kadar sorunsuz ve ne kadar özgürmüsüm...

Cok tesekkür ediyorum Fundacim, seninde bu özel günün kutlu ve umut dolu olsun...
Hepimizin "cocuktan önce" dönemi ayni sanirsam, o halde bizlere, biraz anne Funda'dan bahseder misin?
Bazen sevecen, bazen sinirli... Bazen sabirli, bazen sabirsiz ve cogu zaman da kaygili ve otoriter bir anneyim... Fedekar bir anneyim demeyecegim zaten anne olmanin geregi degil midir fedakar olmak!..
Ama benim gibi özel bir cocuga sahip olan annelerin fedakarlik katsayisi cok daha yüksek. Bu gercegi görmezden gelmek istemiyorum bu böyle ama anneler bana kizmasin lütfen...

Annelik sende ayni zamanda otizimli bir cocuga sahip olmak demek, bunu birazcik acmak istermisin?
Anne  olduktan sonra hele de 3.5 yasindayken ogluna otizm tanisi konulduktan sonraki Funda: hayalleri calinmis, cocuguyla ilgili tüm beklentilerini ve arzularini rafa kaldirmis bir anneydi!.. Otizimle birlikte yasanabilecek tüm sevincleri yarim kalacak bir Anneydi...

Oldukca sarsici, ilk ne zaman ve ne sekilde ögrendin Otizim tanisini?
ilk tani rehabilitasyon merkezinde calisan kisi tarafindan, annemlerin evinde dogal gözlem yaparak taniyi koydu. Daha sonra G.Antep'te Docent Psikiyatrist tarafindan dogrulandi.

Bize Otizmi anlatir misin, mesela Gökberk'in en belirgin özelligi neydi, biraz bahsetmek ister misin?
Cocuklugundaki farklilik parmaginin ucunda yürümesiydi. Dönen nesnelere ilgisinin olmasiydi, yeni seyler ögrenmemesiydi... Anne olarak yasadigim en büyük burukluk ise kucagima gelmek icin bir istekte bulunmamasiydi. Vee tabii Anne kelimesini duyamamak...

Neden böyle dedigin anlarin oldu mu?
Neden ben? -Neden oglum? -sorulari ilk teshis kondugunda sordugum sorulardan biriydi. Simdi sormuyorum. Sadece -ahh be oglum diyorum ahhh!.. 
Cok yakisiklisin, keske yasitlarin gibi olsaydin, arkadaslarin olsaydi. Anne-ogul oturup karsilikli sohbet etseydik. Vee paylasamadigim neler, neler...

Bu sürecte cevrenin etkisi ne oldu?
Cevrenin bana olumsuz yanlari ya da etkisi olmadi-olamiyor, zira izin vermiyorum.  
Nasil dersen? -Görüstügüm insan sayisi kisitli, beni anlayan dostlarim var. 20-30 yillik dostluklarim, onlarla görüsüyorum... Akrabalarima gelirsek, suana kadar hicbir olumsuz tepkiyle karsilasmadim. Bu acidan cok sansliyiz diyebilirim... Burdan, hepsine senin araciliginla tesekkür etmek istiyorum...

Egitim ve tedavi sürecinizden bahsetmek ister misin?
Bu sürecte Prof. Dr. Ahmet Aydin (Cerrahpasa Cocuk Hastaliklari-Beslenme ve Metabolizma), Cem Kinaci (nükleer tip uzm.), Nese Balci (duyu terapisi ve refleksloji) bu uzmanlarin yardimiyla agir metal atilimi ve kafeinsiz, glutensiz diyetler uygulandi. Hiperbarik oksijen tedavisi yapildi. 

Gökberk'le 1 gününü anlatir misin?
Yari zamanli calisiyorum. Örgün egitimde, özel sinifta yarim gün egitim alan Gökberk, ögleden sonralari rehabilitasyon merkezine gidiyor. Gitmedigi günlerde birlikte müzik dinleriz, dans ederiz... Oglumla yürüyüslerimiz vardir. Birlikte market alisverisi yapiyoruz. Ev islerinde yardimci olur bana, mesela sofrayi kurar, bulasik makinasini bosaltir, kasiklari yerlestirmek gibi :))




Annelik hep istedigin birsey miydi?
23 yasinda anne oldum ama simdiki aklim olsa bir yedi yil daha ertelerdim... Nedeni? -hazir degilmisim, hos böyle bir sorumluluk üstlenmeye insan hangi yasta hazir olur ki????

Annelik tükürdügünü yalamaktir derler... Bu söze birebir denk düsen yasanmisligin var mi?
Olmaz mi! Mesela, cocuguna bagiran annelere sinir olurdum oysa simdi avazim ciktigi kadar bagiriyorum... :(
Veya cocugun herseyini yapan annelere, yemegini yedirenlere sinir olurdum. Suan aynisini yapiyorum. Kocaman cocugun yumurtasini hala ben yediriyorum... (cok ayip bak utandim cidden)

Peki Funda, en son ne zaman kendine adamakilli vakit ayirdin?
Son zamanlarda kendime vakit ayiramiyorum. Babam rahatsiz ve kalan vakitlerimi onunla geciriyorum. Ama haftada 1 veya 2 kere ayirabilirsem cok mutlu oluyorum ve kendimi özel hissediyorum...


Her zorluga ragmen iyiki anneyim, iyiki dogurmusum diyor musun?
Herseye ragmen Anneyim evet, pembe bir tablo cizemiyorum. Zaman zaman bu yükün altinda ezildigim anlarim oluyor. Hayatin insana neler getirecegi hic belli olmuyor, ama beni zorladigi kesin!..
Ben bir iletisimciyim yani gazeteci ama iletisim eksikligi olan bir oglum var, ne garip degil mi?
Bundandirki bana göre anneligin en zor yanlarindan biri caresizlik...

Son olarak özel cocuga sahip bir anne olarak, annelere ne demek istersin.
Duyarli, hosgörülü ve vicdanli cocuklar yetistirsinler ki, farkliliklari olan insanlara saygili olmayi ögretsinler...


-Fundacim cok cok tesekkür ederim... Umudunuz ve yasam enerjiniz hep var olsun...

Bugün Anneler Günü ve cocuklarimiz bizlere sarilip, dokunup, iyiki varsin Annee diyecek... Cocugumuza gülümseyip hediyemi yine unuttun dimi? - diye takilacagiz belki... O an bu kücücük davranisi yillardir sabirla, umutla bekleyen anneleri düsünüp, bu Annelerimiz icinde simsiki sarilalim cocugumuza... Cünkü bazi özel cocuklarimiz o sarilmayi, o ufacik tensel dokunmayi  bile geri itebiliyor...

Annelerin her günü özel bana göre, sevdiklerinizle, umutlarinizla, gücünüzle tüm güzellikler sizlerin, hepimizin olsun Anneler...
Unutmayin hayat bizimle var oluyor....











Donnerstag, 17. April 2014

4 yas cocuga dogumgünü hazirligi...



Arjin artik 4 yasinda!.. Zaman nasil hizli geciyor... Oysa daha bugün gibi, onu kucagima aldigim ilk dakikalari, kollarimdaki sicakligi, burnumdaki kokusu... Arjinle cok yorucu ilk aylar yasadik, bol havaleli ve de bol macerali günlerimiz oldu, keyifle ve sevgiyle gecen tam 4 yil... Arjinden önce-Arjinden sonra olmak üzere yasamimi ikiye ayirsamda, iyiki kizimi dogurmusum, iyiki Arjin benim yasamima girmis... Benim yasam atesim, Arjinim daha bircok yillarimiz olsun saglikli ve mutlu...

Simdi 4 yas cocuk icin dogumgünü hazirligi nasil olur, ne yapilir, ya da ne yapilmamali sorularina kendimce buldugum cevaplari paylasmak isterim.
Cocukla alakali her etkinlik, her yasanmislik size birseyler ögretiyor. Ögrenmenin yasi yok ama cocukla asla bitmiyormus, hatta hep bir yetememe durumu hakim :(
Neyse sözü uzatmadan bol deneyim iceren cocuk dogumgünü hazirligi ve parti yasanmisligina direk dalalim efendim :)

Öncelikle cocukla adam akilli konusmak gerekiyor. Bu konusmanin icerigi ve konulari ise söyle siralanabilir:
1. Partinin evde mi, disarda mi olacagi.
2. Kimleri davet etmek istedigi ve kac arkadas cagiracagi.
3. Davetiyelerinin nasil olacagi.
4. Pastasinin sekli, semali :)
5. Partisinde hangi oyunlari oynamak istedigi.
6. Ne yemek istedikleri :)
7. Ne etkinlik yapilacagi.

Arjinle yaklasik 1 ay öncesinden konustuk ve disarda yapmak üzere anlastik. Tabii nisan dogumlu oldugu icin ve Almanya hep yagmurludur bu ayda, tercimiz kapali mekan oldu. Oysa cevremizde bulunan ponny ciftliklerinde cok güzel dogumgünü kutlamalari yapilmakta ama iste acik alan nisan ayi icin malesef pek elverisili olmuyor... Partiyi yapmak icin mekan sahibi kadinla görüsmemiz ve aldigimiz negatif sinyaller, partinin akibetini bizim evimize dogru cevirdi.
O saatten sonra Arjinle arkadas sayisi noktasinda ciddi tartismalarimiz oldu :( Cocuk hakliydi gittigi dogumgünü arkadaslarini ve anlastigi arkadaslarini istiyordu ve cocuk sayisi 16 oluyordu. Bu sayi ev icin cok fazla oldugundan 6 arkadasini eledik, zor oldu ama basardik...
Arjin partisinde pastasini ve diger herseyi "Prenses" temali istedi...

Davetiyelerini, bale yaptigindan, balerin olsun istedi Arjin... Balerinli davetiyeleri kizlar icin cizdim, erkekler icin her cocugun sevdigi kahramanlari resimledim...


Birgün Caillou'da gördügü Pinata'yi isteyince kollari sivadim ve el emegi, göz nuru görmüs oldugunuz pinata'yi yaptim :)) (nasil yapilir bu Pinata olayi en yakin zamanda genis anlatimli blogda olacak söz...)


Arjinle birlikte 9 cocuk vardi evde ve oldukca farkli ama keyifli bir deneyim oldu. Ben evimize gelen büyükleri cidden ne gördüm ne de onlarla ilgilendim. Tüm enerjimi, dikkatimi cocuklara verdim. Yalniz degildim, sagolsun Sabahattin'de vardi ama iste var-di!? (o kisma hiiic girmeyelim, siz anladiniz )
4 yas cocuk dogumgünü hakikaten cok keyifli ve eglenceli oluyor ama cok fazla oyun katilimi yapamiyorlar.
Örnek: cuval oyunu, balonla dans vb. oyunlara katilim cok fazla olmadi...
Erkek cocuklar sanki kiz cocuklara göre daha temkinliydi bizim partide, kizlar hemen herseye hop diye atlarken, 3 erkek cocugu hep temkinli ve geri plandaydi... Belki 6 kizin birarada olmasinin etkisiydi, bilemiycem...


  • Yemek noktasini cok abartmadik biz, cocuklarin cok sevdikleri sade pizza (sebzeli pizza olmasina ragmen ve önce onu sormamiza ragmen yemediler), sebze cubuklari, sigaraböregi, makarna salatasi yaptik...


Daha sonra cocuklarla etkinlik yaptik; Renkli cikartama ve boyalarla cerceve süslemesi  yaptik, cocuklar inanilmaz keyif aldilar... Öyle güzel ve yaratici cerceve süslemeleri ciktiki hepsini fotograflayamadigima cok üzüldüm...

Arjin bu sekilde bir cerceve yapti mesela; :)) Tabiii kizlarin cerceveleri kalp doluydu, erkeklerinse hayvanciklarla :)))
Parti; 9 cocukla bana göre cok fazla yorucu olmadi diyebilirim, birara Arjin'in mutfaginda bulunan cam kavanozu kirmislardi ve esim elektirikli süpürgeyi calistirdiginda, cocuklar icin öyle bir eglence cikti ki sormayin :))))
Bagrislar, kosturmalar aman aman görülmeye degerdi cidden... Cocuk dünyasi bu iste... Bu denli basit onlari eglendirmek ve keyiflendirmek...

Veee ünlü "Prenses" pastamiz... Inanin tadi cok hafif ve lezzetli bir pastaydi...(Tarif yakinda blogda)

Cocuklar pastadan cok yemediler... Büyüklerse cok begendiler... Cocuklarin anneleri, cocuklarini almaya geldiklerinde pastamizdan, paketleyip verdik... 


Daha sonra Anne ve Babalarin katildigi Pinata partimizle, dogumgünümüzü sonlandirdik...


Normalde Pinata ev icinde degil, disarda yapilmali ama o gün hava yagmurlu oldugu icin ev icinde tercih ettik... Pinata'nin icine malesef sekerleme tarzi seyler konuyor ama ben kücük kitap ve birkac kücük oyuncakda koydum....

Cocuklara giderken yaptiklari cerceveyle birlikte, icinde; bir kücük kitap, 2 adet oyuncakli bir hediye cantasi sunduk :))

Vee tüm katilan cocuklarin portre fotograflarini cektim, ayrica Arjinle beraber olan fotograflariyla kolaj yaptim.
Ve bu fotolarin yanina partiye katildiklari icin tesekkürlerimizi yazdigimiz kartimizi ekledim... Arjin'in cikartmalarla süsledigi zarflarin icinde direk  elden tesekkür ederek verdik...
Bu sekilde hem aileye, hem katilan cocuga hos bir süpriz oluyor... Ve o güne dair, yasadigi anisina dair, unutmamasi icin zarif bir dokunus oluyor... Hersey cocuklarin kendini daha iyi hissetmesi icin degil mi?!...

Ben kisaca sunu belirtmek isterim ki 4 yas cocugun dogumgünü partisinde öyle cok fazla atraksiyonlu hazirlik yapmayin zira cidden cok fazla alaka göstermiyorlar... Hala bagimsiz  ya da ikili oyunlar daha bir zevkli onlar icin... Vee etkinlik kismina cidden cok iyi reaksiyon veriyorlar yani dakikalarca oturup cerceve süslediler...

Kücük bir not daha: cocugunuzun davetli sayisini sinirlamak isterken, onun girecegi yas sayisiyla örnekleyebilirsiniz..
Örnek: 4 yas olacagin icin, 4 arkadas cagirabilirsin gibi bir öneri sunabilirsiniz ama iste benim kizim gibi cocugunuzun sosyal cevresi cok cok fazlaysa, isiniz zor efendim :))

Ama öyle ama böyle her ne olursa olsun her dogumgünü, yeni yepyeni bir baslangic hem sizin icin, hem cocugunuz icin...
Hayatimizda olusacak tüm yeni ve güzel seylerin bizleri daha mutlu etmesini umarak bir kosturma icinde geciyor hayatimiz, ve böyle güzel anlarin varligini sevdiklerimizle paylasarak hayat daha anlamli geciyor...

Son olarak mutlu anlarimizda yanimizda olan tüm sevdiklerimize, ve yardimlarina cok cok tesekkür ediyoruz...




































Freitag, 21. März 2014

Özgürlügümüz kisitlanamaz

Rating: 8.3/10 (3 votes cast)
Bu bir ortak yayındır. Bu konuya duyarlı birçok blogda bugün bu yazıyı göreceksiniz.
***
Özgürlüğümüz kısıtlanamaz
#TwitterBlockedinTurkey
T.C. Anayasası
VIII. DÜŞÜNCEYİ AÇIKLAMA VE YAYMA HÜRRİYETİ
Madde 26
Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma haklarına sahiptir.
Dün gece yarısı ülkemizde anayasa ihlal edilmiştir. Uluslar arası bir sosyal paylaşım ağı olan Twitter’a erişim farklı mahkeme kararları ile engellenmiş, halkın kendisini ifade etme ve haber alma özgürlüğü kısıtlanmıştır.
T.C. Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan dün Bursa’da düzenlediği seçim mitinginde “Twitter mwitter, hepsinin kökünü kazıyacağız Uluslararası camia şöyle der, böyle der hiç umurumda değil. Herkes Türkiye Cumhuriyeti’nin gücünü görecek.” dedikten ve Başbakanlık Basın Müşavirliği’nin “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının bazı linklerin kaldırılmasına ilişkin mahkemelerden çıkarmış oldukları kararların uygulanması konusunda Twitter yetkililerinin duyarsız kaldıkları bir süreç söz konusudur. Mahkeme kararlarını umursamama, hukukun gereğini yerine getirmeme biçimindeki bu tutumda bir değişiklik gözlenmemesi halinde, vatandaşlarımızın mağduriyetini gidermek için teknik olarak, Twitter’e erişimin engellenmesinden başka çare kalmayabileceği belirtilmektedir” açıklamasından sadece bir kaç saat sonra gece yarısı Twitter’a Türkiye’den erişim yasaklanmıştır. Internet servis sağlayıcılarına ulaşan mahkeme kararları ile Twitter’a ülke sınırları içinden erişim kapatılmış, mobil cihazlarda kullanılan 3G erişimi de aynı şekilde engellenmiştir.
Yasakların ve sansürün bir çözüm olmadığını, sosyal medyanın susturulamayacağını, özgürlüklerin sansür yoluyla kısıtlanamayacağını herkesin görmesi, bilmesi gerekir. Bunu dün gece Twitter yasaklandıktan kısa bir süre sonra DNS ayarlarında değişiklik yaparak veya VPN, Hotspot Shield gibi bazı programlar üzerinden mecraya giren milyonlarca Türk kullanıcısı da göstermiştir.
Sayıları 12 milyona yaklaşan Türkiyeli Twitter kullanıcıları #TwitterBlockedinTurkey etiketiyle konuyu bir saat içinde Twitter’da dünya çapında en çok konuşulan etikete taşımış,farklı etiketlerle gece boyunca TT listesinde kalarak, dünya kamuoyunun dikkatini çekmiştir. Yasaklamadan sonraki ilk 4 saat içinde 2,5 milyondan fazla Türkçe tweet gönderildiği hesaplanmaktadır. Şu anda dünya basını Türkiye’deki Twitter yasağını öncelikli haber olarak vermekte, bunun özgürlükleri baltalama yönünde bir girişim olduğunu söylemektedir.
Biz, ülkemizin geleceğini oluşturacak çocukları yetiştiren anne babalar olarak Gezi Parkı direnişi ile tırmanan ve 17 Aralık süreciyle hızlanan şiddet ve sansür uygulamalarını esefle izlemekteyiz. Türkiye’nin gerçek demokrasiden gün be gün uzaklaşmasından, meclisinden medyasına, emniyet güçlerinden yargısına kadar her türlü sistemin çivisinin çıkmış olmasından derin bir endişe duymaktayız.
Dün geceki yasak kararıyla Türkiye dünya üzerinde Twitter’a erişimin engellendiği Çin dışındaki tek ülke olmuştur. Bunun utancı ve ayıbı bu yasağı getirmeye cesaret edenlere ait olmakla birlikte, ağırlığını omuzlarımızda taşımaktayız.
Bu ülkenin gelecek nesillerinin özgür bireyler olarak büyümesini en çok isteyen ve bunun için emek veren anne babalar olarak hükümetin son aylarda giderek artan baskıcı tavırlarını kabul etmiyor ve bu sansürü şiddetle kınıyoruz.
Herkesi gerek internet üzerinden, gerekse etrafımıza bu durumu anlatarak konuyu protesto etmeye ve nihai olarak da 30 Mart 2014 Pazar günü yapılacak olan yerel seçimlerde vatandaşlık hak ve sorumluluğu olan oy kullanma görevini mutlaka yerine getirmeye davet ediyoruz.
Blogger Anne ve Babalar

Montag, 16. Dezember 2013

Kizlar korkar, Erkekler korkmaz Anneee...



Bu sabah Arjin'in bu lafi  etmesiyle 3lt. kahve icmis kadar oldum... "-Biliyormusun Anne kizlar hayaletten cok korkar ama erkekler hicbir zaman korkmaz... Erkekler karanliktan hiiic korkmaz Anne, onlar kahramanlardir..." 

Resim 2009 Tüyap'tan... Esra Baydar araciligiyla...


Evet bu laflari benim kizim söylüyor, kendimi bildigim andan beri erkek egemen sistemle mücadele etmis bir kadinin cocugu diyor, esit degerlerle büyütmeye calistigimiz cocugumuz bunu söylüyor...
Ciddi anlamda sok oldum sarsildim, -amaaan ne var canim, ne kadar da büyüttün demeyiniz, cidden demeyiniz!!!

Cünkü iste böyle böyle giriliyor yeryüzünde daha birkac yildir yasayan akillara, kücük kücük zehirleniyor bellekler o medyada, o reklam panolarinda, o cocuk kanallarinda ve cizgi film konularinda ya da tiyatrolarda... Bizde ise Arjin'in son gittigi kukla tiyatrosu böyle düsünmesinde cok etkili oldu sanirsam, yani bence, nasil mi???

Gecen hafta Arjin'le "Wuppertal kukla tiyatrosu" oyununa gittik... Suara Weihnachten zamani (noel) oldugu icin konu tabii "sovalye. kral-kralice, prenses ve cesur kahramanlardi..." 
Tiyatronun konusu güzel ve egleceliydi ama iste arada ortaya cikan bir hayalet ve korkan bir prenses vardi ve onu koruyan, korkusuz kahraman elbette ve tabiii kiii erkek di...(!)

Arjin o hayaletten korktu ve oyun sonrasi bir dolu sorulari siraladi... Hayaletlerin sadece masallarda, hikayelerde, oyunlarda oldugunu uzun uzun anlattim ve bunlarin bir kurgu oldugunu zamanla sevecegini ama simdi  korkmasinin cok normal oldugunu söyledim...

Vee iste bir sabah Arjin: "Kizlar korkar, erkekler korkamaz" yargisi yapabildi... Cünkü bu erkek egemen sistemin o denli cok mesajlari var ki, minicik bir cocugun dünyasini kendi deger yargisiyla donatabiliyor... 
Neyseki Babasi yanimiza gelip Arjin'e erkeklerinde korktuklarini, bunun tüm canlilara dair dogal bir duygu oldugunu anlatti... Benim aciklamamdan daha etkili oldu vee Arjin -haklisin Babacim diyerek örnek vermeye basladi...

Simdi ben kaderci bir anne olsaydim ya da bu sistemin dayattiklarini icsellestirmis bir ebeveyn olsaydik ne olacakti peki??? Büyük ihtimal cocugumun aklinin bir yerinde evet ben bir kadinim ve korunmaya ihtiyacim var yargisi iyice oturacakti... -kii hah iste sistem tamda bunu istiyor...

Elbette kiz ve erkek cocuklar arasinda kesin farkliliklar var bunu biliyoruz ama bilmemiz gereken bu farklililari zenginliklere dönüstürmek biz ebeveynlerin elinde... Kizim icin oyuncak araba aldigimda verilen yetiskin tepkisiyle, bebek arabasi süren erkek cocuguna verilen ayni yetiskin tepkisi ayni siglikta olmakla beraber, ayrica ögretilmis bir kültür kirliligidir bana göre....

Ben erkek cocugun bebekle oynamisina karsi olup, cocugun eline silah, araba veren bu kirli deger yargilarini pompalayan kültüre karsiyim arkadas... Kiz cocuklarina bebekle oynamayi dayatan, pembelere bogan, korunmaya muhtac, edilgen bir canliya dönüstüren sisteme karsiyim, uyuzum, mücadele icindeyim arkadas... 

Yasadigimiz dünyada ögretilen bazi dogmatik seylere uyuzum ve karsiyim arkadas, farkliliklarini bilen, bedeniyle mutlu, cinsiyetiyle özgür ve barisik bir cocuk yetistimek bu denli zor mu???  Bu sacma degerleri ve küflesmis yargilari iceren toplum neden sansini bu denli zorluyor ki!?!

Dienstag, 3. Dezember 2013

Blog firtinasi: "Dünyada gidelebilecek bir yerin hayali"...

Gözlerimi kapadim ve bu neresi olabilir sence diye seslendim kendime, icime... Zira o kadar cok yer varki görmek istedigim, kokusunu, tarihini ve görselligini gözlerimle icime almak istedigim... Ama iste zalimsin hayat diyoruz ve sadece hayal ediyoruz :(
Bugün #blogfirtinasi ödevimiz gidebileceginiz bir yerin hayalini kurmak, ben de hayal ettim nere olabilir diye veee???

Sonra yüregimi pir pir eden o isim geldi oturdu gözlerime "Santorini Adasi" evet yaa dedim benim en cok en cok gitmek istedigim Yunan adalarindan biridir... Hikayesi, olusumu, görselligi hep etkilemistir beni...
Santorini, Antik Zamanlar'da meydana gelen volkanik patlama sonucunda bugünkü krater görüntüsüne sahip olmus... Öyleki bu kraterin yarattigi manzarada günesin batisini izlemek ve bu görsellikte kutlama yapmak icin ciddi bir ziyaretci sayisina sahip :)) 3500 yil öncesine kadar Ada'ya yerli halk Minoanlilar ev shipligi yapmis o zamanlar ada daire seklindeymis. Ada'daki volkan büyük bir sarsintiyla patlamis ve Ada'nin ortasi sular altina gömülmüs (bazi arkeloglar Kayip Sehir Atlantis'in burasi olabilecegini düsünüyor)...
Bu kadar tarihi bilgi yeter simdi görseller ve benim hayallerime gelelim canlarim...

                                    Santorini ve klasik manzarasi :))


Santorini Adasinda  kubbeli yapilar, kapilar ve pencereler klasik parlement mavisi olarak biliniyor...
Ben bu yapilarin asigiyim, akdeniz insani oldugum icin olsa gerek; beyaz badana, parlement mavisi kombinasyonu beni ucuruyor hele pencerelerde sardunyalar, kapi esiklerinde begonviller sarkiyorsa iste orasi benim olmak istedigim tek yer ve mekan...


Santorini'ye böyle bir gün batiminda ulastik...(yani ben öyle hayal kurdum)
Sevdigim insanlarla bu görüntüye yanyana, sessiz, ayni güzelliklere bakarken farkli seylerin hayallerini kurduk... -daldik... -uzun uzun soluklandik... Uzaktan göz kirpan yel degirmenine daldik, aramizdan biri Don Kisot hikayesini yeniden farkli tarzla anlatti, kim mi, kimbilir?
Sonra bol hayallerin oldugu barisa, insanliga doymus bir dünyanin hayalini konustuk...




Sonra buz gibi sürahilerde Santorini beyaz saraplarimiz geldi, yaninda Santorini ekmeklerimiz sicacikti, ic isitanindan... Dost muhabbetini, mis  gibi  zeytin yagina bana bana tattik... Öyle lezzetli öyle nefisti ki, hep bir agizdan dedik; olamaz bu nasil bir keyif, bunu tekrar yapalim!!! Sevdigimizin dokunuslariyla gelen aksami kucakladik, saraplarin serinliginde mayhos olduk, ilk kim mi oldu, kimbilir???
Santorini bir sarap adasiymis, alisveris yapacaginiz tek sey sarap dükkanlariymis... Bu bile orda bir ömür kalmamiza yeter yahu dedik :))



Gelen Santorini gecesini keyifli ve her anin tadina vararak cikardik... Kocaman gece mavisinin icinde piril piril parlayan bu kücük ve tarih kokan ada'nin tüm hikayesini Uzo ve metaxa ile taclandirdik... Metaxa o eski caglara götürdü birimizi ama ne keyifli bir gidisi vardi... Kim mi, kimbilir???




Bu enfes sabaha uyandik hem de hic aksamdan kalmamis gibi, Akdenizin tazeligini, güzelligini icimize ceke ceke kahvemizi yudumladik hep birlikte... Sonra Santorini'ye ait dar sokaklari gezdik, okudugumuz tarihinin icinde birebir yasadik... Santorini'ye özgü kücük sarap dükkanlarinda soluklandik, saraplarini tattik... Bagcilarin cüzzi bir ücret karsiligi sundugu meze esliginde sarap sunumlarini kacirmadik :))  
Akrotiri ve Thira Harabelerini gezdik, Antik Yunan ve Roma Harabelerinin  icinde zaman algimizi yitirdik, Satorini tarihinde kaybolduk..

Bu benim gitmek istedigim yer hayalimdi, yanimda sevdigim Adam ve sevdiklerim vardi!!! 
Peki sizin gitmek istediginiz yer neresi, kim olmali yaninizda, yakin zamanda hic düsündünüz mü???

Nesnel olarak illada orda olmak degil, bazen hayaller insani daha cok mutlu eder, daha cok ani kazandirir...
Hayal kurmak güzeldir... Hic hayal kurmamis insan, hayal kirikligi yasamamis insandir...
Hayallariniz ve bunlari gerceklestireceginiz güzel günleriniz olsun Canlar... 










Montag, 2. Dezember 2013

Blog Firtinasi: 2. gün, 2 Aralik...

          "ismini sevmeyen Kadinlar..."

Kitapliga elimi attigim an Siyah Süt en önlerdeydi (Birgül icin ayirmistim vermeyi unutmusum...) aliverdim elime ve herhangi bir sayfayi actim veee ta ta ta tam "ismini sevmeyen kadinlar" satiri...
Cidden benim ismimle alakali ne cok gel-git hallerim olmustu ancak bu kadar uygun bir baslik olur, gecmisimde baya baya ugrastigim takintili hallerime...

Simdi bir itiraf zamani: Ben ismimi uzun yillar sevmemistim oysa tanidigim ve karsilastigim her insan ismimin üzerine onca methiyeler ederken ben icten ice ismime hep ama hep mesafeli bir durusum, igreti bir bakisim vardi...



Bu yaklasimda Babamin ben kücükken Karacaoglan'in "incecikten bir kar yagar, tozar elif elif diye" seslenmeleri epey etkiliydi sanirsam :( cocukluk iste!!!
Veya Dedemin türlü türlü yalanlar söyleyip ama bir türlü annemin ismini vermek istiyorum mertligini ve cesaretini Babanneme göstermemesi ve bir yalani sorumlayan ismin altinda kalmakti belki nedeni...
Yada kirsal bir köyde gecen cocuklugumda köyde tüm yasli kadin ve erkeklerin bana "Elif Ana" diye seslenmesi nerden baksan tutarsizligin ve bunalimin dibiydi hani...
Kisaca cocuklugum bu "Elif" ismine igreti durarak gecmistir... 

Sonra iste o dünyaya baska baska bakislar, o ben bilirimler, o ben baskayimlar döneminde en cool kiz ve erkeklerin ismime hayranligini görünce dedim way bee harbi benim isimde bir alengir var ama dur bakalim altindan ne cikacak :)))

Sonra iste ismimi ben olarak arastirdim ve evet baskaydi, benim adim diye degil cidden baska bir boyuttaydi Elif ismi... Ben ne zaman ismimi sevdim, onu irdeledim, o zaman ben oldum... Nesnel anlamim degil özde benligim oldu, hayat verdim, ruh kattim ismime... Öyleki yillar sonra yasli bir adam bana "isminin anlamini iyi bellemissin, üstüne oturmus unutma isimlerin elbisesidir kisi demisti, sen onu giydirirsin...

Gercekten isimlerin bir anlami,bir büyüsü, bir hissi var... Bu ne öyle amaan diycek bir olay ne de ahh iste epi topu isim yahu diye basitlestirilecek bir sey... 
Cidden isminizin anlam ve icerigini iyice inceleyin hatta deyim yerindeyse didikleyin mutlaka ama mutlaka sizinle bulusan bir yani bir dokunusu vardir... Biz kadinlar ismimizi hep gec hep zor seviyoruz... Önemli olan o isimden vazgecmeyelim ne olursa olsun...
Kendinize ve isminize sahip cikin, anlamini siz verin, siz yasatin...