Dienstag, 3. Dezember 2013

Blog firtinasi: "Dünyada gidelebilecek bir yerin hayali"...

Gözlerimi kapadim ve bu neresi olabilir sence diye seslendim kendime, icime... Zira o kadar cok yer varki görmek istedigim, kokusunu, tarihini ve görselligini gözlerimle icime almak istedigim... Ama iste zalimsin hayat diyoruz ve sadece hayal ediyoruz :(
Bugün #blogfirtinasi ödevimiz gidebileceginiz bir yerin hayalini kurmak, ben de hayal ettim nere olabilir diye veee???

Sonra yüregimi pir pir eden o isim geldi oturdu gözlerime "Santorini Adasi" evet yaa dedim benim en cok en cok gitmek istedigim Yunan adalarindan biridir... Hikayesi, olusumu, görselligi hep etkilemistir beni...
Santorini, Antik Zamanlar'da meydana gelen volkanik patlama sonucunda bugünkü krater görüntüsüne sahip olmus... Öyleki bu kraterin yarattigi manzarada günesin batisini izlemek ve bu görsellikte kutlama yapmak icin ciddi bir ziyaretci sayisina sahip :)) 3500 yil öncesine kadar Ada'ya yerli halk Minoanlilar ev shipligi yapmis o zamanlar ada daire seklindeymis. Ada'daki volkan büyük bir sarsintiyla patlamis ve Ada'nin ortasi sular altina gömülmüs (bazi arkeloglar Kayip Sehir Atlantis'in burasi olabilecegini düsünüyor)...
Bu kadar tarihi bilgi yeter simdi görseller ve benim hayallerime gelelim canlarim...

                                    Santorini ve klasik manzarasi :))


Santorini Adasinda  kubbeli yapilar, kapilar ve pencereler klasik parlement mavisi olarak biliniyor...
Ben bu yapilarin asigiyim, akdeniz insani oldugum icin olsa gerek; beyaz badana, parlement mavisi kombinasyonu beni ucuruyor hele pencerelerde sardunyalar, kapi esiklerinde begonviller sarkiyorsa iste orasi benim olmak istedigim tek yer ve mekan...


Santorini'ye böyle bir gün batiminda ulastik...(yani ben öyle hayal kurdum)
Sevdigim insanlarla bu görüntüye yanyana, sessiz, ayni güzelliklere bakarken farkli seylerin hayallerini kurduk... -daldik... -uzun uzun soluklandik... Uzaktan göz kirpan yel degirmenine daldik, aramizdan biri Don Kisot hikayesini yeniden farkli tarzla anlatti, kim mi, kimbilir?
Sonra bol hayallerin oldugu barisa, insanliga doymus bir dünyanin hayalini konustuk...




Sonra buz gibi sürahilerde Santorini beyaz saraplarimiz geldi, yaninda Santorini ekmeklerimiz sicacikti, ic isitanindan... Dost muhabbetini, mis  gibi  zeytin yagina bana bana tattik... Öyle lezzetli öyle nefisti ki, hep bir agizdan dedik; olamaz bu nasil bir keyif, bunu tekrar yapalim!!! Sevdigimizin dokunuslariyla gelen aksami kucakladik, saraplarin serinliginde mayhos olduk, ilk kim mi oldu, kimbilir???
Santorini bir sarap adasiymis, alisveris yapacaginiz tek sey sarap dükkanlariymis... Bu bile orda bir ömür kalmamiza yeter yahu dedik :))



Gelen Santorini gecesini keyifli ve her anin tadina vararak cikardik... Kocaman gece mavisinin icinde piril piril parlayan bu kücük ve tarih kokan ada'nin tüm hikayesini Uzo ve metaxa ile taclandirdik... Metaxa o eski caglara götürdü birimizi ama ne keyifli bir gidisi vardi... Kim mi, kimbilir???




Bu enfes sabaha uyandik hem de hic aksamdan kalmamis gibi, Akdenizin tazeligini, güzelligini icimize ceke ceke kahvemizi yudumladik hep birlikte... Sonra Santorini'ye ait dar sokaklari gezdik, okudugumuz tarihinin icinde birebir yasadik... Santorini'ye özgü kücük sarap dükkanlarinda soluklandik, saraplarini tattik... Bagcilarin cüzzi bir ücret karsiligi sundugu meze esliginde sarap sunumlarini kacirmadik :))  
Akrotiri ve Thira Harabelerini gezdik, Antik Yunan ve Roma Harabelerinin  icinde zaman algimizi yitirdik, Satorini tarihinde kaybolduk..

Bu benim gitmek istedigim yer hayalimdi, yanimda sevdigim Adam ve sevdiklerim vardi!!! 
Peki sizin gitmek istediginiz yer neresi, kim olmali yaninizda, yakin zamanda hic düsündünüz mü???

Nesnel olarak illada orda olmak degil, bazen hayaller insani daha cok mutlu eder, daha cok ani kazandirir...
Hayal kurmak güzeldir... Hic hayal kurmamis insan, hayal kirikligi yasamamis insandir...
Hayallariniz ve bunlari gerceklestireceginiz güzel günleriniz olsun Canlar... 










Montag, 2. Dezember 2013

Blog Firtinasi: 2. gün, 2 Aralik...

          "ismini sevmeyen Kadinlar..."

Kitapliga elimi attigim an Siyah Süt en önlerdeydi (Birgül icin ayirmistim vermeyi unutmusum...) aliverdim elime ve herhangi bir sayfayi actim veee ta ta ta tam "ismini sevmeyen kadinlar" satiri...
Cidden benim ismimle alakali ne cok gel-git hallerim olmustu ancak bu kadar uygun bir baslik olur, gecmisimde baya baya ugrastigim takintili hallerime...

Simdi bir itiraf zamani: Ben ismimi uzun yillar sevmemistim oysa tanidigim ve karsilastigim her insan ismimin üzerine onca methiyeler ederken ben icten ice ismime hep ama hep mesafeli bir durusum, igreti bir bakisim vardi...



Bu yaklasimda Babamin ben kücükken Karacaoglan'in "incecikten bir kar yagar, tozar elif elif diye" seslenmeleri epey etkiliydi sanirsam :( cocukluk iste!!!
Veya Dedemin türlü türlü yalanlar söyleyip ama bir türlü annemin ismini vermek istiyorum mertligini ve cesaretini Babanneme göstermemesi ve bir yalani sorumlayan ismin altinda kalmakti belki nedeni...
Yada kirsal bir köyde gecen cocuklugumda köyde tüm yasli kadin ve erkeklerin bana "Elif Ana" diye seslenmesi nerden baksan tutarsizligin ve bunalimin dibiydi hani...
Kisaca cocuklugum bu "Elif" ismine igreti durarak gecmistir... 

Sonra iste o dünyaya baska baska bakislar, o ben bilirimler, o ben baskayimlar döneminde en cool kiz ve erkeklerin ismime hayranligini görünce dedim way bee harbi benim isimde bir alengir var ama dur bakalim altindan ne cikacak :)))

Sonra iste ismimi ben olarak arastirdim ve evet baskaydi, benim adim diye degil cidden baska bir boyuttaydi Elif ismi... Ben ne zaman ismimi sevdim, onu irdeledim, o zaman ben oldum... Nesnel anlamim degil özde benligim oldu, hayat verdim, ruh kattim ismime... Öyleki yillar sonra yasli bir adam bana "isminin anlamini iyi bellemissin, üstüne oturmus unutma isimlerin elbisesidir kisi demisti, sen onu giydirirsin...

Gercekten isimlerin bir anlami,bir büyüsü, bir hissi var... Bu ne öyle amaan diycek bir olay ne de ahh iste epi topu isim yahu diye basitlestirilecek bir sey... 
Cidden isminizin anlam ve icerigini iyice inceleyin hatta deyim yerindeyse didikleyin mutlaka ama mutlaka sizinle bulusan bir yani bir dokunusu vardir... Biz kadinlar ismimizi hep gec hep zor seviyoruz... Önemli olan o isimden vazgecmeyelim ne olursa olsun...
Kendinize ve isminize sahip cikin, anlamini siz verin, siz yasatin...


Sonntag, 1. Dezember 2013

#Blog Firtinasi...

#Blog Fırtınası, 1. gün ödevim :)


Tam 13 yil önce toprak ve kil kokusu esliginde acayip tozlu bir atölyenin kapisini acip iceri adimimi atmamla yere yüzü koyun kapaklanmam bir olmustu... Hatay MKÜ'nün Güzel Sanatlar Egitim fakültesi, Heykel 1. atölyesinde Perspektif dersindeydim ama yerle bir halde :( utandim mi, sarsakligima mi kizdim bilmiyorum ama ayaga kalkip bir kenara resmen ilistim, olabildigince ayriksi bir sekilde....
Bu benim sinif arkadaslarimla ilk tanisma seklimdi :) yanina ilistigim insanin adi Raziyeydi ve 4 yil boyunca herseyimizi paylastik ve hala görüsüp ayni yerden hayata, yasama yarenlik ederiz...
Neyse efendim sevgili Hocamiz anlatiyor, genizden gelen boguk ve anlasilmayan ses tonuyla, %40 duyu kaybi olan kulagimla ben ve alt-üst desibel sesleri algilayamama problemimle ben dogaldir ki anlayamadan sadece dinliyorum. Arada Raziye'ye soruyorum tabii (bunaldigini anliyorum Raziye'nin) vee son vurus!!! Hoca "bahcede kil havuzunda kil az arkadaslar" dedigi anda bende bir düsünce, bir ne yapsam hali bu defa yanina ilistigim Raziye'ye diyorum yaa arkadasim iyide biz  bu ekim ayninda nerde buluruz "kiraz"?
-Raziye: ne kirazi ya, sen iyimisin???
-yaa iste Hoca dedi ya kiraz hazirlayin ama bahcede az diye!!!
-Raziye: Arkadasim kil az dedi k-i-l... ne kirazi yahu, anladin mi???
Ders bitti ve Raziye bana dönüp kütüphaneye mi gidelim, yoksa su meshur kil olayinimi halledelim ne dersin???
 Ve o zaman anladim ki en berbat dediginiz anlar baska güzelliklere, bambaska kisi ve olaylara baslangic olmakta...
Ben o gün kapi önünde pat diye düsmeseydim belki Raziye'nin yanina degil baska bir insanin yanina oturacaktim ve Raziyeyle yasayacagim bircok güzel seyleri yasamayacaktim...
Ve belki baska bir arkadasimla daha güzelini yasayacaktim ama iste an ve yasam insanin secimlerini, bakisini ciddi anlamda etkiliyor...

Bugünün ödevi "ani veya hikayeydi" bende bana dair cok cok özel bir anla bu etkinlige baslangic yapmak istedim...
Sevgiyle kalin, yarina dek...


firtina
Millet her yerde blog challenge’ları yapıyor, yazmaya teşvik olsun diye, bizde tık yok. Onun icin ben de yabancı bir sitede bulduğum 30 günlük bir challenge’ı aldım, Türkçe’ye uyarladım. Şimdi biz de Aslı’cımla birlikte yapıcaz bunu.
Challenge yerine ne desek Türkçe’de? Bilemedim. Ödev diyelim.
Nedir yani? Şöyle bi şey:
31 gün. 31 ödev. Aralık ayı boyunca her gün bir yazı.
En azından deniycez, her gün yapabilecek miyiz emin değilim ama inanmak başarmanın yarısı, öyle ya. Biz Pazar günü başlıyoruz. Anı da olur, hikaye de, ne istersek öyle, yeter ki yazalım. Ödevleri sadece ilham olarak kullanabiliriz, sıkı sıkıya bağlı olmamız da gerekmiyor bence. Ben sırayı bozmayacağım, her gün yazamasam da gün sırasıyla gideceğim. Tamamen atıyorum, 12 Aralık’ta yazamadım mı, o ödevi atlayıp 13′ten devam edeceğim ama herkesin keyfi bilir yani sonuçta, amaç yazmak için bir bahane yaratmak, düzenli yazma disiplinini kazanmak ne de olsa, ödev yapmak değil.
Katılmak isterseniz bekleriz, katılırsanız twitter’da hashtag’lemeyi (#blogfırtınası) unutmayın ki takip edebilelim. Hatta bu yazıya link verirseniz, burada da birikir pingleriniz, güzel olur, hem belki başkaları da katılır, hep beraber birbirimizi gaza getiririz. İnternet mimi gibi bir şey aslında işte. Haaa hangi günün ödevini yapıyor olduğunuzu da belirtin tabii yazının bir yerinde bence.
Ödevler şöyle:
Gün 1. Yazınıza “Bir varmış, bir yokmuş” ile başlayın.
Gün 2. Herhangi bir kitabın, herhangi bir sayfasını açın ve bir satır seçin. O satırla yazıya başlayın, gerisi sizden…
Gün 3. Dünyada istediğiniz bir yere gidebilecek olsanız nereyi seçerdiniz, düşünün. Oradaki deneyiminizi yazın.
Gün 4. Kafanızdan bir karakter atın ve onun hikayesini yazın.
Gün 5. Bir rüyanızı veya kabusunuzu hikaye şeklinde yazın.
Gün 6. “Mutfakta penceremin önünde duruyorum…” Başlangıç cümlesi bu, gerisi serbest.
Gün 7. En sevdiğiniz mevsimi yazınızda okuyuculara da yaşatın.
Gün 8. En sevdiğiniz şarkıyı alın, ismi ve sözleri yazınıza ilham olsun.
Gün 9. Bir kafedesiniz, başınızı kaldırdınız ki kimi göresiniz! “Kimi” kısmı size kalmış, buyrun yazıda anlatın.
Gün 10. Eskiden yazdığınız bir şeyi bulun. Girişini tekrar yazıp ona yepyeni bir ton verin.
Gün 11. İlk işiniz hakkında yazın.
Gün 12. Sevdiğiniz birini bir karaktere çevirin ve onun hakkında yazın.
Gün 13. Hep hayalini kurduğunuz evde yaşıyor olsanız nasıl bir şey olurdu onu yazın.
Gün 14. “Fırtınalı ve karanlık bir geceydi…” Yazıya bununla başlıyoruz, sonra neler oluyor bakıyoruz.
Gün 15. İyi ya da kötü, herhangi bir çocukluk anınıza yeniden hayat verin, bugünkü içgörülerinizle tekrar bakın.
Gün 16. Son yediğiniz yemeği tüm detaylarıyla anlatın, ağzımız sulansın.
Gün 17. Bugüne kadar yaptığınız en güzel tatili yarattığınız bir karakter yaşamış gibi anlatın.
Gün 18. En sevdiğiniz kitabın adı yazınıza ilham versin.
Gün 19. Çocukkenki halinizi hikayenizdeki bir karakter olarak anlatın.
Gün 20. Burcunuzun özellikleriyle bir karakter veya bir dünya yaratın.
Gün 21. Dışarı çıkın ve dışarıda gördükleriniz hakkında yazın.
Gün 22. Geçmiş hayatınızda biriymişsiniz. Kimmişsiniz? Ne yaparmışsınız?
Gün 23. En sevdiğiniz kurgu karakterin günlüğüne yazdığı bir yazıyı yazın.
Gün 24. Bir gemi veya araba yolculuğundasınız, sizden yaşamak isteyeceğiniz yol hikayesini bekliyoruz.
Gün 25. Su temasına dair aklınıza geleni yazın.
Gün 26. Geleceği hayal ettiğinizde ne görüyorsunuz? Bilim-kurgudan bahsediyoruz, evet!
Gün 27. En sevdiğiniz peri masalına yeni bir son yazın.
Gün 28. Şu an olduğunuz kişiyi bir hikayedeki bir karaktere çevirin.
Gün 29. Ne yazarsanız yazın, sonu bitmemiş olsun, “devamı gelecek” hissi uyandırsın.
Gün 30. İlham perinize bir mektup yazın.
Gün 31. Konumuz yeni yıl. Yeni yıldan beklentileriniz, yeni yıl kararlarınız ya da aklınıza ne gelirse…
Böyleyken böyle, hadi bakalım, kolay gelsin.